son bir haftayı okuyarak, mütemadiyen bu okuduklarımı anlatmak suretiyle çevremdekileri bayarak geçirdim. sebep? sunuşumuz vardı, azar işitmeden atlatmalıydık, mükemmele yakın olmalıydı ki hoca da daha az söylensin, mümkün olan en az zayiatla atlatalım. tabi neyi unuttuk, ne yaparsan yap eğer bir ortamda dönen asıl kaygıları görmüyorsan çuvallarsın. hatta kaygıları fark etmek de seni çuvallamaktan kurtaramayabilir.
az önce tvde habamam sınıfında mahmut hoca'nın kötü öğrenci yoktur, kötü veli vardır söylevini izledim. mesajımı aldım geldim oturdum pc başına. evet efendim hatta demokrasi açığı da yoktur az vokta vardır. uzatalım: anlamamak isteği yoktur, fazla ciddiye almak vardır. çocuk kalmak yetişkin olamamak ve diğerlerinin konumuzla ne alakaları olduğunu, hatta konumuzun ne olduğunu dahi bilmemekteyim şu an itibariylen. kızgınım ama neye ya da kime pek emin değilim. tüm bunların yaşanmasına kapı açtığım için kendime mi, bunların yaşanmasında bir taraf olmamı bekleyen kişiye mi, yoksa az votkaya mı bilemiyorum. dünden beri yeniden idrak ettiğim bir şey var ki o da şu: aynı okulda üst üste iki yıldan fazla vakit geçirmemek iyi bir şeymiş, saygı duyulanların bu saygıyı ne kadar hak ettiklerini sorgulamadan, hayata dair bir inançla yaşıyormuşum. hayatımda ilk defa aynı okulda dördüncü yılımda bulunmaktayım ve tadı kaçmakta. görünen o ki bir yolunu bulup ben de kaçmalıyım.
ya bilirim bir şeyin idealize edilmesi her daim sorunlu eksik bir kavrayıştır. dışarısı gerçekten yoksa bunun bilincinde olunca hayal kırıklığı cümleleri anlamsızlaşır vs... ortak iyi güzel ve huzurlu yaşama inanmak istiyorum ve saflık ediyorum tamam peki öyle olsun, üstüme gelmeyiniz, sıkıldım, kızgınlığım da geçmeden yazmamalıyım sanırım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder