Salı, Ocak 16, 2007

esinti no bilmem kaç

adam beni gördü, suratını ekşitti, yanındaki arkadaşına bir şeyler fısıldadı, ve olanca hızıyla mekanı terk etti. ilk hissetiğim yoğun bir öfkeydi. insan nasıl da kendini dünyanın merkezinde sanıyordu, bu kadar da kendini beğenmişlik olur muydu? ben olsam... işte tam bu noktada kendime karşı samimi olmak zorunda hissettim , ben olsam. kendime şunu sordum: hiç mi böyle bir tavır sergilemedin, evet çok, ama diye başlayan binlerce kendini teorize etme girişimi -galiba savunma mekanizması oluyor bunun psikolojideki adı- hemen saldırıya geçti. o zaman dedim ki; demek ki bu normal olağan bir durummuş. her egonun varlığını sürdürebilme adına bu tür davranışlara ihtiyacı varmış. böyle bir davranışı asla sergilemem diyen yalan söylüyormuş. çünkü kendisiyle yüzleşen her kişi bu yüzleşmeye rağmen kendisine ilişkin olan hiç bir şeyi doğrudan "kötü" kategorisine koyamaz. bu durumda kişi, kendisini toplum önünde ya da kendi kendineyken dilediği kadar aşağılama yetisine sahip olsun, bir şekilde "iyi" kategorisi içinde değerlendirir kendisini. ya niyetidir "iyi" olan ama davranışı biraz "usülsüz" olmuştur; ya da hak etmiştir maruz kalan bu davranışı, yaptığı sayısız kötülüklerle.

galiba spinoza'yı anlamaya başlıyorum ve anladığım kadarıyla onu büyük bir şevkle takdir ediyorum...

Hiç yorum yok: