pazartesi yazılı, cuma günü de sözlü sınava giriyorum. lazy days dinleyip, katil soğukkanlılığı ile davranmak için yoğun bir çaba içinde olsam da, çok da başarılı olduğum söylenemez. yaptığım hesaplamalar, "yeterli" adledilebilmek için, tam olarak yirmi yıla daha ihtiyacım olduğu sonucuna ulaştırdı beni. muhataplara, yani bendenizi kurbanlık koyun ruh haline sokan, şu an için kasap görünümündeki kişilere bu durumu iletmek, çok da yerinde olmaz sanırım. pazartesi yazılı sınav sonrasında yeniden buraya not düşebilir miyim bilemiyorum. karşısında minnacıklaştığımız kocaman sınavımız öncesinde buraya bir şeyler yazmak gerekir diye düşündüm. yirmi yıl verseler halbuki, bir yirmi yıl daha istemek mümkün hale gelir, böylece sonsuza dek ötelemenin de yolu açılır. bir yandan da olsun bitsin neymiş görelim de var tabi. demem o ki, karmaşık ruh halleri içerisinden kendimizi sakinleştirerek, bir yandan da şu ana dek doldurduğumuz defterleri karıştırarak, kendi yazdığımıza şaşarak, pazartesiyi bekliyorum. aşağıdaki alıntı yukarıda "kasap görünümünde" benzetmesi uygun bulunmuş kişilerden birine ait. bakalım bakalım.
montesquieu gibi "en büyük iktidar her zaman bir köşesinden sınırlanmıştır" diyerek, mutlak bir gücün olanaksızlığından hareket edip egemenliği yadsıyabilirsiniz ya da gücünün nerede mutlak, nerede sınırlı olduğuna özgür iradesi doğrultusunda karar veren yine egemenin kendisidir deyip egemenlik kavramının kullanımına yeşil ışık yakabilirsiniz. tercih sizin. "siyaset bilimi" ile uğraşan insanın kendisini "özgür" hissetmesi bundan olsa gerek!
montesquieu gibi "en büyük iktidar her zaman bir köşesinden sınırlanmıştır" diyerek, mutlak bir gücün olanaksızlığından hareket edip egemenliği yadsıyabilirsiniz ya da gücünün nerede mutlak, nerede sınırlı olduğuna özgür iradesi doğrultusunda karar veren yine egemenin kendisidir deyip egemenlik kavramının kullanımına yeşil ışık yakabilirsiniz. tercih sizin. "siyaset bilimi" ile uğraşan insanın kendisini "özgür" hissetmesi bundan olsa gerek!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder