bu sabah babam "yüksük" sözcüğünü kullandı bir vesile ile. sonra yazmak için pc başına oturduğumda, kenarda, varlığından habersiz olduğum bir yüksük buldum. bu bir rastlantı mıdır?
aylardır görmediğim, işin aslı görmeyi de, görüştüğümüz dönemdeki gerilimlerden, kavgalardan, hatalardan ötürü istemediğim 18 yaşından beri tanıdığım bir dost, dün işyerime geldi. dün aynı zamanda yeni işime başladığım günden beri ilk kez "bu benim işim" duygusunu yaşadım. (işle kurduğum iğreti ilişkinin olağan sonucuydu bu durum. hadi en sevdiğimiz işi yapıp büyük laflar edelim: doğrusu hayatla kurduğum eğreti ilişkinin olağan sonucu.) bu bir rastlantı mıdır?
o da mutsuzdu. o da hiç olmadığı kadar yalnız hissetmişti. rakı içtik, dertleştik, kızdık, duygulandık. sonra yıllar sonraki halimize şaştık. onca yaşanmışlık, onca kavga, kırgınlık, mutsuzluk, üzüntü, sevinç, coşku. hepsi masanın bir köşesine yerleşmiş, bizi halimizi, dünya halini, becerilerimizi, hatalarımızı, umutlarımızı, hayal kırıklıklarımızı anlattılar. son cümle "yine de seni çok seviyorum" oldu. ayarıldık, eve geldim, ev ahalisi film izliyordu. film yeni başlamıştı, onların yanında rahat bir konuma yerleşip, ben de izlemeye koyuldum. "man from the earth" 14.000 yaşında olduğunu arkadaşlarına anlatan bir adamın hikayesi. filmi anlatmayayım ama sorumuzu unutmayalım: bu bir rastlantı mıdır?
peki, rastlantıların bir anlamı var mıdır?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder