bugün mülakat vardı. hiç böylesini yaşamamıştım. oldukça zorlayıcıydı. ama bakalım bakalım. üç ayrı kişiyle yarımşar saat görüştüm, onlardan biri yazdıklarımı çok beğendiğini söyledi. yani bilemiyoruz, ve temkini de elden bırakamıyoruz.
gadjo, Behmen Kubadi (ismi aslında bu şekilde yazılıyormuş, Bahman Ghobadi ingilizceleştirilmiş haliymiş, ne komik, biz adamın adını ingilizceleşmiş haliyle biliryoruz.) ile yapılan röportajdan alıntı yapmış, ben bilmiyordum röportajı sayesinde öğrendim. dileyen buradan ulaşabilir. aşağıdakileri alıntılamadan edemedim.
"Belki de bunun en büyük nedeni kendi çocukluğumu yaşayamamdır. Sanırım çocukluk kompleksi yaşıyorum. Çocukluğum İran’da devrim zamanında geçti. Babam polisti ve sürekli tutuklanma korkusu yaşıyordu. Bu nedenle göç etmek zorunda kaldık. Bu koşullar altında hızla çocukluktan yetişkinliğe geçtim. Aslında biz Kürtler dünyaya geldiğimizde yetişkin sınıfına giriyoruz. "
"Kürtler konusunda bir bağnazlığım, tutuculuğum olmadığını söylemiştim. Ama şunu da ekleyeyim, Kürtlerin yaşamına girip, derinden baktığınız zaman, ne kadar katlanılmaz bir acı içinde yaşadıklarını görürsünüz. Biz normal insanlar değiliz, bunu böyle kabul etmek gerekir. Benim babam, büyük babasının öyküsünü dinlemiş. Ona da kendi büyükbabası öyküler anlatmış. Hepsinin yaşamı savaş içinde geçmiş, göç içinde geçmiş, acılar içinde geçmiş. Hepsi de gerçek. Şimdi 2008 yılında ben çocuğuma ne anlatabilirim savaşlardan başka?"
bir zamanlar defter dergisinde, meltem ahıska'nın en yaşlı genç kuşak olarak nitelendirdiği benim de dahil olduğum nesil üzerine bir değerlendirmesini okumuştum. bir de o geldi aklıma.
gadjo, Behmen Kubadi (ismi aslında bu şekilde yazılıyormuş, Bahman Ghobadi ingilizceleştirilmiş haliymiş, ne komik, biz adamın adını ingilizceleşmiş haliyle biliryoruz.) ile yapılan röportajdan alıntı yapmış, ben bilmiyordum röportajı sayesinde öğrendim. dileyen buradan ulaşabilir. aşağıdakileri alıntılamadan edemedim.
"Belki de bunun en büyük nedeni kendi çocukluğumu yaşayamamdır. Sanırım çocukluk kompleksi yaşıyorum. Çocukluğum İran’da devrim zamanında geçti. Babam polisti ve sürekli tutuklanma korkusu yaşıyordu. Bu nedenle göç etmek zorunda kaldık. Bu koşullar altında hızla çocukluktan yetişkinliğe geçtim. Aslında biz Kürtler dünyaya geldiğimizde yetişkin sınıfına giriyoruz. "
"Kürtler konusunda bir bağnazlığım, tutuculuğum olmadığını söylemiştim. Ama şunu da ekleyeyim, Kürtlerin yaşamına girip, derinden baktığınız zaman, ne kadar katlanılmaz bir acı içinde yaşadıklarını görürsünüz. Biz normal insanlar değiliz, bunu böyle kabul etmek gerekir. Benim babam, büyük babasının öyküsünü dinlemiş. Ona da kendi büyükbabası öyküler anlatmış. Hepsinin yaşamı savaş içinde geçmiş, göç içinde geçmiş, acılar içinde geçmiş. Hepsi de gerçek. Şimdi 2008 yılında ben çocuğuma ne anlatabilirim savaşlardan başka?"
bir zamanlar defter dergisinde, meltem ahıska'nın en yaşlı genç kuşak olarak nitelendirdiği benim de dahil olduğum nesil üzerine bir değerlendirmesini okumuştum. bir de o geldi aklıma.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder