Perşembe, Temmuz 12, 2007

ulus baker'in ardından...


"hakiki bir mülksüzü hiç bir şey bilmeyen bilgemizi yitirdik..." karahaber.org'tan

ulus hoca vefat etti. buradaki "hoca" sıfatı, kendisinin pek de hoşlanmadığı bir sıfattı, ancak ben onun kadar başarılı değilim dilin sınırlılığını aşma konusunda, hep "hocam" dedim, o hiç müdahele etmedi, ama biraz rahatsız oldu, hissettim.

aslında söylenebilecek çok şey yok. hep iğreti kurmuştu yaşamla ilişkini. bir yandan sanki üzerinde yüzyılların mutsuzluklarının sorumluluğu varmış gibi, var olmakla bu sorumluluğun taşıyıcısıymış gibi, ama bir yandan da çözülemeyecek sorun yokmuş gibi. dilin sınırları, sevgili hocam senin kadar başarılı olmadığımı söylemiştim, ama yine de denemeliyim değil mi? ne de olsa hepimiz kant'ın çerçevesinden bakıyoruz değil mi?

ulus hoca'dan ders aldım evet, bu yaşadığım en ilginç deneyimdi. ne yaşadığım ders deneyimi ne de öncesinde henüz toy bir solcuyken bize "küreselleşme" anlatan adam imgesi, ulus baker'i anlatabilir. açıkcası çok iyi tanımadım hiç onu, ama o, yukarıda karahaber.org'tan aldığım cümleyi hep hissettirdi: hakiki bir mülksüzdü ve hiçbir şey bilmeyen bilgeydi... karşılaştığım için mutlu olduğum, gidince ise yokluğunu derinden hissedeceğimi anladığım kişiydi. sanki bir yerlerde onun gibi birilerinin varlığı iyi geliyordu. mümkün olabildiğince "dışarı"da kalmayı becermiş, ama işte hep diyorum ya bir yandan da hiç de "dışarı"da kalma derdinde olmayan biri. anlatmak benim için o kadar güç... güle güle ulus hocam, iyi ki var oldun... bugün körotonomedya'ya düşen bir mail ile bitireceğim, ulus hoca'dan alıntıyla...

"İgnoramus artık açıklanamaz olan, bilinmeyen olmadığı gibi bir "başarısızlık" ya da "eksiklik" de değildir. aksine yeni değerlerin, yeni deneylerin ve yeni arzuların üretilmesini uyaracak aktif bir güçtür. bu açıdan, "hiçbir zaman olumsuz olmayan" şey, psikanalitik dünya görüşünce "yoksunluk" kategorisi altında ele alınarak damgalanan bilinçdışının "içeriği" değildir. deney ve üretim çalışmasına dayanan İgnoramus'tur.

...

İgnoramus, böylece bilinçdışına yönelen felsefi bir kategori olarak iş görmeye çağrılabilir. bir anlamda onu, bir bilinçdışı üretimi faaliyeti, isterseniz sakıncalı gördüğümüz bir terimle "bilinçdışı üretim tarzı" olarak kabul edebiliriz. bilinçdışının elde edilmesi ne mübadeleye, ne de Tanrısal ya da Şeytanî kuvvetlerin bahşetmesiyle mümkündür. Deleuze'ün, farklı bir anlamda, altını çizdiği gibi, onun üretilmesi gerekir. işte İgnoramus [...] bilinçdışını üretebilecek, psikanalizin yaptığı gibi, "yorumlamayla" ve "iletişimle" yetinmeyecek bir iletişim aracı olarak kendi temelini, arka planını bulur. o, bilişsel ya da iletişimsel olan her şeyin sınırötesidir, çünkü kısmen "bilinen" ile "bilinmeyen"i ayıran hududun karanlığını paylaşmakla birlikte ona üstten bakar. bununla "ne bilebilirim" ile "ne umabilirim" sorularının arasında yer alan "ütopik" bir bilinç değil, "ne yapabilirim" sorusunun kanatlarında ilerleyecek bir bilinçötesidir. en belirgin ve yaşamsal örneklerini sözün bittiği yerde sözün sürebildiği bir sınırötesinde görebiliyoruz: Spinoza'nın Etikinde ve Marx'ın "felsefe-ötesi"nde.

İgnoramus, bilmiyoruz, ölümler (felsefenin ölümü, ideolojilerin sonu, devrimler çağının bitişi gibisinden) ilan etmez. buna karşın, "bilmiyoruz" diye telaffuz edilen birçok itiraf tipinden (bilimsel, gündelik, sanatsal) de özel olarak kendini ayırır. bizzat kendisi, telaffuz edilen itiraflar arasında yer almaz, inançla bilim arasındaki eşitsiz mücadele içinde yer aldığı zaman "boyun eğiş" pratiği olarak icra edilen inanç zararına "bilimin bilişsel alanını" ilerletmek amacına sahip olmadığı gibi, bilişsel alanın üzerine yazılmayacak çok etkili bir yazıyı üretmeyi amaçlar. İgnoramus telaffuz edilmez, telaffuz edilen her şey tarafından örgütlenen bir sonuçtur. "orada artık her şey biter": ya Foucault gibi "gülmeye başlarsınız" (gülme üretimdir çünkü), ya da bir Stoacı gibi sessizce "ölüme geçersiniz."



Ulus Baker; "İgnoramus=Bilmiyoruz: Bilinçdışının Bir Eleştirisine Doğru"


2 yorum:

gadjo dedi ki...

ölüm haberini uzakta aldım, bir şey saplandı... ankara'ya uğrayışlarımdan birinde, mülkiyeliler lokalinde kısacık bir karşılaşma dışında onu tanıyamadım, ama çok sevdim.
tüm ankaralıların başı sağolsun.

AluminyumFolyo dedi ki...

malesef "türkiye'nin asla farkında olamayacağı bir kayıp"...