Pazar, Nisan 06, 2008

nükleer çağ






nükleer santral ihalesi başladı 24 eylül'de sonuçlanacak. konu ile ilgili bir tarama yaptım ve 1960'lardan beri akkuyu'da kurulmaya çalışlldığını, 1974'te ise sinop'un ilk kez dile getirildiğini öğrendim. yani 48 yıldır aynı yerler topun ağzındalar. o zamanlar yani 60'larda kanadalı şirket ve abd'li şirketler adaymış, şimdilerde yine kanada'nın abd'nin ismi geçiyor. nükleer santral, memleket topraklarında, güvenlik üzerinden de meşrulaştırılıyor.

bugün milliyetin foto galerisinde hiroşima fotoğraflarını yüklemişler. yukarda onların bir kısmı yer almakta. yıkıma, ölüme dur demenin vakti gelmedi mi?

Cumartesi, Nisan 05, 2008

çocuk istismarını durdurun


efendim dolicim beni sobelemişti, aslında fark etmiştim ama sonra yine aklımızdan çıkmış.

tuhaftır, ben 11 yaş öncesini neredeyse hiç hatırlamam, sebebinin ne olduğunu ben de bilmiyorum. ama o kadar küçük olmasam da clementine'i unutmadım, hatta clementine'nin bizim kuşağımız üzerinde yarattığı travmanın, yaşamın bu haliyle sürmesinde bir payı olduğunu düşünürüm. şarkısı da kulaklarımda. hatta ö'nün nişanı o müzik eşliğinde yapılmıştı, gergin ortam biraz daha gerilmişti :) neyse, çocukluğumuzdan hatırda kalan clementine'in resmi yukarıda şarkının türkçe sözleri ise aşağıda yer almaktadır.

meraklısına...

iyi geceler dolicimmm.

Clémentine , gözlerini kapadığında
Sen en iyi olanı tahmin edersin.
Clémentine, bizi mavi kabarcığının içine al
Bu çok tehlikeli olsa bile.
Yalnızca 10 yaşında iken
Her zaman daha büyük olmayı isterdik
Bir rüzgar darbesinin uçurduğu bir uçakla gitmek için
Orada ufuğa karşı
Küçük Clémentine gibi davranırız.
Çin gecelerini, okşayan geceleri hayal ederiz.
Ve Hemera size kollarını uzattığında her şey daha iyi olur.
Kötülük kaçar, kötülük uzaklaşır.
Clémentine, sen gece ve gündüz dövüşürsün
Hastalığa meydan okursun
Clémentine, seni terk etmeyeceğiz.
Ve bir gün her şey yoluna girecek.
Dünya gökyüzüyle çok güzel
Bu insana güneşin yanında yaşama isteği verir.
Pervanenin her dönüşünde, çığlıklar atarız, hayran kalırız
Kanatlara sahip olmak ne kadar güzel
Hep birlikte dolaşmaya gidelim
Ve engel olunmadan dünya turu yapalım
Tanışmak istediğimiz o kadar çok arkadaş var ki
Clémentine bize yol gösterecek
Hep birlikte dolaşmaya gidelim
Ve engel olunmadan dünya turu yapalım
Tanışmak istediğimiz o kadar çok arkadaş var ki
Clémentine bize yol gösterecek

Cuma, Nisan 04, 2008

nisan'a düşen ilk post

"Tanrılar Sisyphos'u bir kayayı durmamacasına bir dağın tepesine kadar yuvarlayarak çıkarmaya mahkum etmişlerdi; Sisyphos kayayı tepeye kadar getirecek, kaya tepeye gelince kendi ağırlığıyla yeniden aşağı düşecekti hep. Yararsız ve umutsuz çabadan daha korkunç bir ceza olmadığını düşünmüşlerdi, o kadar haksız da sayılmazlardı."
Albert Camus - Sisyphos Söylevi

doli, geçenlerde yine böyle döktürürken, içini kemirenleri, bu şekilde bir giriş yapmış. iyi yapmış... bu yazıya da uyar diye düşündüm. ya da aslında tüm metinlerimizin başına bu alıntıyı koysak, yazdığımız dilekçelere, ödevlere, makalelere vs... çok doğrudan bir (öz)eleştiri niteliği taşımaz mı? aa bak yine coştum.

evet efendim kendimizden sıkılma havasından jet hızıyla coşkun seller gibi akma havasına geçiş yaptık. somut bir sebep bulunamıyor açıkcası, geldiler yine özetle. aynı anda bin olasılık aklımdan geçiyor, ve tuhaf umutlu vs geliyor olasılıklar. yani tabi olasılık. yine anlaşılmaz cümleler kuruyorum belli oldu, bu da böyle kendi kendinle konuş yazısı olacak.

bir yolunu bulup, kendime daha uygun bir istihdam olanağı yaratmalıyım. daha uygundan kasıt: reflü olmayacağım. arada sırada yaşadığımı hissedevileceğim bir şeyler.

kolera günlerinde aşk filmini izledim geçenlerde, galiba ben de, roman uyarlamalarını bir türlü beğenmeyen beğenemeyen kategorisine giren bir tipim. romanlara dokunmayınnnnnn

öyle işte. bu da pörtledi içimizden, yeni işler lazım yeni işler...