Perşembe, Ekim 25, 2007

olan biten & şimdiki zaman gelecek zaman


uzun süredir yazamıyorum, yoğunluk kelimesi de artık tanımlayamaz oldu halimi. neyse olumsuz cümleleri bir kenara bırakalım. "umut"umuz var her daim, işkenceyi uzatan cinsinden olsa da. yeni yeni fikirler, olanaklar, hepsi birden kafada dönüyorlar. son günlerde yaşananlara, evimin önünde gecenin ikisine kadar süren tekbir seslerine rağmen "umut" var, olacak, işkenceyi de uzatacak, ama öldürmeyen güçlendirecek...

bu kadar kesin cümleler kurduğumda ben de şaşıyorum bazen. kapitalizmin "yoksullaştırıcı" "yoksunlaştırıcı" "tahrip edici" etkileri arasında bağlantıları ifşaa etmek ve buna karşı, bir arada yaşama iradesini oluşturmak, örgütlemek, çoğaltmak gibi... ama söz uçar ya benim kesinliğim de biraz öyle. içim içimi yiyiyor, kızıyor, öfkeleniyor, sakin olamıyor, asla değişmez kurallara ulaşıyor, bunu dile getiriyorum. sonra bişi öyle ne bileyim dün yazdıklarım mesela, bir grup insan çaba gösteriyor bir şeyler için. sonra okulda bir basın açıklaması 15 kişilik, 150 polis karşıda. "barış hemen şimdi"

askerlik şubesine gidip, tecil belgesi teslim edecek arkadaş eşlik ediyor metroya kadar. henüz askere gitmemiş tanıdıklar düşüyor aklıma. gazetede ağlayan anneler... bu kadar zorlayıcı bir varlık sürdürme biçimi daha olmadı galiba tarihte.

bir sıcak yaz gününde f. "bu dünya hiroşima'yı nagazaki'yi auschwitz'i yaşadı. hiç kimse biz felaketin içindeyiz, neyi yanlış yapıyoruz demedi" o gün çok tartışmıştık. ben aksini iddia etmek zorunda hissedip, bir şeyler demiştim. şimdi bilmiyorum, nietzsche'nin haklılık payı olduğunu düşünüyorum sık sık...

yukarıdaki avcılardan biri olmayı alışveriş arabalarına mızrak fırlatmayı istiyorum, bazen.

Hiç yorum yok: