Çarşamba, Kasım 15, 2006

özet no: bilmem ki kaç

kardeşin gidişinin yarattığı burukluğu atlatmak bu sefer daha kolay oldu. hemen ertesi gün ısparta'ya doğru yola çıkmak iyi geldi. bir konferans için gittim ısparta'ya teyzemi falan gördüm, yanımda c. vardı. yol biraz uzun sürdü, gündüz yolculuğu daha uzun sürüyormuş, unutmuşum. enişte karşıladı neyse hiç özlememişim kendisini 8 sene daha görmesem olurmuş. enişte bayıcılığından hem c.'yi hem de kendimi kurtarma amacıyla bilet almayı unuttuk bahanesiyle çıktık sokağa. kuzen a., c. ve ben. ben dar kafalılıktan olsa gerek, sorun yaşarız diye düşünürken, geceyarısına kadar herkesin sokaklarda olduğunu, rahat rahat gezilebilecek bir kentte olduğumuzu falan idrak ettim, o kadar ki 23.30 civarında hemen hemen mağazaların tamamı açıktı. eve geç dönüldü tabi, ardından yatıldı ki sabahleyin benim sunuşum vardı.

pişmiş tavuk dedikleri herhalde benim. bizim oturuma geleceklerden biri gelmemiş, tam girmeden önce oh dedim sukıştırmadan rahat rahat konuşurum ama gel gör ki oturum başkanının canı sunuş yapmak istemiş. az çok deneyimim var her sunuşta konferansta mutlaka bir adet deli bulunur(örn: ilk kamuya açık sunuşumda amcanın biri hitler o kadar yahudi katletmeseydi ne yapacaktık onu bir düşünsene diyip sonra da benim marx'a ithafen söylediğim bir şeye asla öyle bir şey demez o dedi. tabi benim hasta ruhlu hafızam kendini açığa çıkarıp amcaya sayfa numarası verdi vs...) , hani o şaşırtıcı değil de bu delinin oturum başkanı olması ilginçti. şöyle ki adam (bu arada prof kendisi) 1988 yılında freud üzerine yazdığı bir makaleyi anlatarak lafa başladı, bu arada gece de az uyuduğumdan ve amca lafı bir türlü bitirmediğinden ben gözler açık uyuma pozisyonuna geçtim. neyse bir 20 dakika kadar sonra lafı fazla uzatmayıp laia mysteria hanıma veriyorum dediğinde ister istemez irkildim tabi. neyse başladım anlattım şudur budur diye, bi yerde acaba ben de mi bayıyorum düşüncesi geldi aklıma ve bu düşünceyle birlikte tak diye sunuşu kestim. yan taraftan bizimki hemen teşekkür edip, kendi performansı açısından oldukça az bir şeyler geveleyip, sözü diğer arkadaşa verdi. diğer çocuk epey iyi bir sunuş hazırlamıştı. lacan üzerinden neo liberalizmin kent politikalarına özel olarak simgelerine etkisi konulu bir sunuş yaptı. oturumun delisi tabi anlamadı. "arkadaşlar böle bunları kesin bilgilermiş gibi anlatıyorlar niye çünkü gençler, halbuki bunların hepsinin altında freud var diyp bir 15dakika daha konuştu, bu arada ben kendimi tutamadım tabi güldüm. neyse sorular kısmında bana sorulan bir soruya cevap verebilmek için mücadele etmem gerekti, kzın birini "bu ne biçim soru" diye azarladı, belli bir noktadan sonra zıvanadan çıkıp, "bu arkadaşlar genç binlerce değişken var hayatta x1, x2, x3, x4,x5, bu kadar net konuşamazlar, birazcık peacefull olmak lazım değil mi?" gibi anlaşılamayan cümleler kurdu sağolsun ama bir konferans boyunca geyiğini yaptık.güzeldi değişikti, yine olsun yine giderim eğlenceliydi. ya ben hiç blog havamda değilim. şimdilik bu kadar, özlüyorum kardeşi ama daha iyiceyim. balibar beni bekler bakalım ab yurttaşlığı mümkün müymüş?

Hiç yorum yok: