Cumartesi, Ağustos 22, 2009

...

birazcık da hissiyat üzerine yazasım geldi. öyle bir şehirde 1 ay geçiren laia'nın halleri pek çokları için epey yabancı idi. kadim dostlar hariç :)

tekil olmak hiç olmadığı kadar keyifli bir hal oldu benim için. zaman sanki sınırsızmış gibi, sonsuzmuş gibi bir hissiyat. sanki bu haliyle yaşamak hep böyle olduğu gibi, sınırsız zamanın içinde iyi gelirmiş gibi.... gelmeyeceğini elbette biliyorum. keşke şehir ya da ülke değiştirmekle sadece şehri değiştirmekle kalmasak. farkındayım, oralarda da buna benzer bir halde olurdum. ama en azından umudun her sabah doğan güneş olduğunu orada ya da burada fark etmiş bulunmaktayım. asılsız olumlu bakış açısı halleri berlin'den miras bana. berlin'den yeni geldiğim sıralarda, bu halimden oldukça memnundum. olumlu bakış açısının "asılsız" olabileceği düşüncesi yeni. işin aslı berlin bana iyi geldi. ama işte ankara o kadar da iyi gelmiyor. cold case'in soundtrackinin bir önceki cümleyi bitirir bitirmez başlaması da tesadüf değil.

çok zamandır okumadığım gazeteler bu aralarda hayatıma yeniden girdiler. ara verdiğimden beri memleket medyasının halinde ciddi bir değişiklik olmuş. öncelikle artık muhabirler, editörler türkçe bilmiyor. okuduğum her telden gazetede yazım yanlışları, anlatım bozuklukları, argo almış başını gidiyor. bunun bu derece yaygınlaşması sanırım yeni bir haber. önceden tek tük görüp sinnirlendiğim yanlışlar olağan aksaklık koltuğuna kıçlarını bir güzel yerleştirmişler. sinirden delirmemek elde değil. ama nobel ödüllü yazarımız kendi diline özen gösterme ihtiyacını hissetmezken, popülizm mekanı medyadan pek fazla bir şey beklememek lazım. içerik söz konusu edildiğinde yabancı bir dilde okuyabilyor olduğu için şükrederken yakalıyor insan kendini. neyse ki kürt açılımı sayesinde okumaya değer bir kaç yazı gözüme ilişti. sözgelimi birine geçen hafta pazartesi radikal'de yayınlanan ersin tokgöz'ün yazısına buradan ulaşabilirsiniz. bir başkası yıldırım türker'in aynı günkü yazısı .

şimdilik bu kadar...

Hiç yorum yok: