Cumartesi, Ekim 16, 2010

Şemsiye Tamircisi

Kardeşim bana üzerinde Klimt'in en ünlü tablolarından bir seçkinin yer aldığı pek güzel bir şemsiye almıştı. Ankara'nın yağmurlu günlerinde severek kullanmayı hayal ettiğim şemsiyem, hain bir rüzgar tarafından kırılınca haliyle epey üzüldüm. Yaz aylarında gelen bu güzel hediyeyi doğru dürüst kullanamadan çöplüğe göndermek de içimden gelmedi. Küçük bir araştırmadan sonra, iş yerimden oda arkadaşımın yardımıyla şemsiye satan ve tamir eden bir dükkandan haberdar oldum. Bu dükkanda binbir çeşit şemsiye ve orta yaşını geride bırakalı epey olmuş sevimli bir amca vardı. Buradaki sevimlinin anlamı kesinlikle ensesine vur lokmasını al cinsinden bir sevimlilik değil tabiiki. Daha çok huysuz ve tatlı kadın şarkısında anlatılan türden bir sevimlilik.

İçeri girdim, genç tezgahtara şemsiye tamiri yapıyor musunuz diye sordum, evet dedi, amcayı işaret etti. Amca şöyle bir süzdü beni, dedi ver bakalım şemsiyene. Çıkardım şemsiyeyi, Amca dedi "Ooooo, bunu baştan yapmak lazım, hem hiç de güzel değilmiş ne yapacaksın bunu sen?" Ben tabi en nazik tavrımı takınarak, "Hediye bu. Hem ben pek sevdim, hem yeni daha" diye kekelerken, amca üst perdeden: "Şemsiye almayı da, aldığınız şemsiyeyi kullanmayı da bilmiyorsunuz" diye başladı. Benim şemsiyem aslında yeterince kaliteli malzemeden yapılmamış, dışındaki desenlere aldanıp şemsiye mi alınırmış, kimbilir kaç para dökmüşüm. Bu noktada en cılız sesimle, bana hediye geldi diye araya girmeye çalışmam pek fayda etmedi. Amca hızla devam etti: Madem kalitesiz şemsiye alıyormuşum, o zaman çok rüzgarlı havada kullanmayacakmışım. Şapkalı ceketleri kullanmak daha iyiymiş rüzgarlı yağmurlu havada. Ya da desenine bakmadan dayanıklı şemsiye almak gerekliymiş. Şemsiyeyi rüzgara göre taşımak, açıp kapatırken göbeğe dayamak yerine tuşlarına gerektiği kadar basmak gerekiyormuş. Sonra eline tezgahtan bir şemsiye alarak, nasıl açıp nasıl kapamam gerektiği konusunda bu kez uygulamalı bir ders verdi. Ben şemsiyenin tamir edilip edilmeyeceği konusunda içimi kemirmeye başlamış endişeyle, o ruh hali içinde mümkün olan en duyulur ses tonuyla sordum: "Tamir edeceksiniz ama değil mi?" "Tamam kızım yaparız, 30 Ekim'de gel al." "Amca ne yaptın sen? 15 gün mü sürecek?" gibi aklıma gelen tüm soruları bir kenara bırakıp, tamir edileceğine ilişkin cevabın yarattığı gevşeme ile tüm içtenliğimle teşekkür ettim.

Artık dükkanı terk etmeye hazırlanıyordum ki, amca arkamdan seslendi: "Kızım yedek şemsiyen yoksa, hava yağmurlu, vereyim bir tane" Var amcacım var sağolasın.


2 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu amcanın dükkanı nerede?

Hasan PEKDEMIR dedi ki...

Bu tamircinin adresini verebilir misiniz? Dede yadigarı bir şemsiyem var atmaya içim elvermiyor, çok kaliteli bir eşya amma velakin çadırı artık yılların yorgunluğunu tartamıyor.