Pazartesi, Ekim 13, 2008

...

"Acı güçlendiği vakit, şekilde görüldüğü gibi, göğsümle midem arasındaki boşluğa hemen yayılırdı. O zaman gövdenin yalnız sol kısmında kalmaz, sağa da geçerdi. Sanki içime bir tornavida ya da kızgın bir demir sokulmuş gibi içeriden kanırtılıyormuş hissine kapılırdım. Sanki midemden başlayarak bütün karnımda keskin asitli sıvılar birikiyordu, sanki yakıcı ve yapışkan küçük deniz yıldızları iç organlarıma yapışıyordu. Şiddetlendikçe hacmi genişleyerek artan acı, alnıma enseme, sırtıma, hayallerime ve her yerime vurur, beni boğar gibi sıkıştırırdı. Bazan göbeğimde, tam göbek çukurunun etrafında, resimde gösterdiğim gibi, sanki bir yıldız şeklinde birikir ve asitli sert bir sıvı gibi boğazıma, ağzıma dolup sanki beni boğup öldürecekmiş gibi korkutur, oradan bütün gövdemi zonklatır beni inletirdi. "

Masumiyet Müzesi, Orhan Pamuk

* Orhan Pamuk'a ilişkin not: Onun için herşey para ile ilgili gibi geliyor bazen. Sadece kendi gençliği ve deneyimlerini var kılan ortam onu yazmaya itiyor. Belki hakkaten ressam olmalıydı, ama o zaman Nobel ödüllü olamayacaktı. Bazan sahici geliyor bana da yazdıkları, buradan benim de aslında o boş vakite sahip olduğum sonucundan fazla bir şey çıkar mı, emin değilim. ama Cevdet Bey ve Oğulları ile Kara Kitap'tan sonra ilk defa yeniden Orhan Pamuk üzerine düşünüyor olmamın bir anlamı olsa gerek. Yukarıdaki paragrafta erkeklerin nasıl acı çektiklerine ilişkin ipuçları saklı mı acaba diye düşündüm. Acımı hiç bedenimdeki etkileri üzerinden anlatmamışım bu bloga. Belki de bugüne kadar, acımın bedenim üzerindeki etkilerini hissettirmemesidir bunun sebebi. Yukarıdaki metni ilk okuduğumda, aşk aıcsının onda reflü olmak şeklinde tecelli ettiğini düşündüm. Ama etmiyor aslında, böyle düşünmemin tek nedeni reflünün nasıl bir şey olduğunu bilmem. :) Mysteria geri mi dönüyor ne?

** Artık işe gitmiyor oluşumun, annemin akrabaları üzerindeki, "ya bu kız daha ne kadar anasına yaslanacak" sorusunu hiç çekinmeden dile getirme etkisi yaratmasından hoşnut değilim. Yetişkin dünyasına evlenip, sabit bir iş edinip, girmem gerektiği konusunun bu kadar sık gündeme girmesi de hoşuma gitmiyor.Yani bu yaklaşım yüzünden bunca zamandır, salt angarya olan bir işte kendimi depresyonun en ağırlarından birnin içine soktum. Bedenim hastalandı, reflü oldum, 20 kilo aldım. Demem o ki, o iş bana iyi gelmiyor, umarım geri dönmek zorunda kalmam.

***Az önce annemin amcasının telefonunun beni bu kadar rahatsız etmesi, acaba benim de kendime ilişkin olarak çok aynı olmasa da benzer duygular taşıdığıma işaret midir? Yani, bir türlü ders çalışmaya konsantre olamam, ve zamanımın giderek daralması beni ürkütüyor. Ama buna rağmen, çalışma işine bir türlü girişemedim, bugün c. buluşalım dediğinde, dışarı çıkmanın beni iyi hissettirmeyeceğini düşündüğümden hayır dedim. Ama Orhan Pamuk okumaktayım, haydi hayırlısı... Aslında nereden başlayacağımı kestiremiyorum, ama ortada tabiki: İlk alanımız siyasal düşünceler tarihi, hızla tekrar edip, çağdaş siyasi akımlar, ve tezim üzerine ikna edici, bir kaç şey söyleyebilmem gerekiyor. Bunlar içinde 1,5 ay sıkı çalışma ve tez hocamla konuşma yapmam gerekiyor. Tez hocam, herkesin neden ürktüğünü anlayamadığım bir adam. Bunun iki anlamı var: Ya ben başıma neyin geleceğinden habersiz bir şekilde iyi anlaşıyoruz yanılgısı içindeyim, ya da hakikaten iyi anlaşıyoruz.

Hiç yorum yok: